top of page

İstanbul Boğazı Üzerine Coğrafi Bir Yazı

Yazar: Metin Akgün

Editör: Yusuf Mert ÜSTÜN

Yayımlanma Tarihi: 04.05.2019

  • Beyaz Instagram Simge
  • Beyaz Instagram Simge

İstanbul Boğazı Üzerine Coğrafi Bir Yazı

 

Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’u, İstanbul yapan boğazıdır. Toplam 15.07 milyon nüfusa sahip olan bu megakent sadece Türkiye için değil Dünya için de önemli bir coğrafi konumdadır. Tarih sahnesinde de köklü bir geçmişe sahip olan İstanbul Boğazı birçok devlet tarafından kuşaltılmış 15. yy’den sonra "Türk Boğazları" statüsü içinde yerini almıştır. Güney sınırı, Kadıköy İnciburnu Feneri – Ahırkapı Feneri'nden başlar. Kuzey sınırına ulaşabilmek için 29,9 km kuzeye gitmeniz gerekir. Kuzey'de Anadolu Feneri ile Rumeli feneri‘ni birleştiği kısımda yerini Karadeniz’e bırakır. Boğazlar için İbrahim Hakkı Akyol "Yakın Şark Coğrafyasının en münaziunfih meselelerinden biri olan..." diyerek Boğaziçi’nin öneminden bahsetmiştir.

1.jpg

Arnavutköy-Çengelköy arasından İstanbul Boğazı ve Boğaz Köprüsü

2.jpg

Kireçburnu Yönünden İstanbul Boğazı

İstanbul Boğazının ne zaman ve nasıl oluştuğuna gelirsek 4.Jeolojik Zamanda oluşan Boğazın nasıl oluştuğuyla ilgili fikir birliği sağlanamamıştır.

 

İstanbul Boğazının Nasıl oluştuğuyla ilgili fikirler

 

  • İstanbul Boğazı deniz suları ile dolan bir fay çöküntüsüdür.

  • MÖ 20.000 ilâ 18.000 yılları arasında, Buzul Çağı sonlanmış ve dünyanın büyük bölümünü kaplayan buz kütleleri erimeye başlamıştır. Binyıllarca süren bir erime sürecinin sonucunda, MÖ 8.000 ilâ 7.000'lerde Akdeniz'in deniz seviyesi önceki hâlinden yaklaşık 150 metre daha yukarı çıkmıştır. Deniz seviyesindeki bu büyük ölçekli artış nedeniyle Akdeniz'in suları Marmara'yı basmış; Marmara Denizi'nin suları da devam eden yükselmeler sonucunda Karadeniz ile birleşmiştir.

  • İstanbul Boğazı'nın olduğu yerden çok eski çağlarda çok büyük bir akarsu geçiyordu. Başta Haliç olmak üzere, bugün Boğaziçi'nde koy olarak beliren yeryüzü şekilleri o dönemde bu akarsunun kollarının ana suyla birleşme noktalarıydı. Buzul çağı bitip dünyadaki buzul çözülmeleri başlayınca tüm sular gibi bu akarsunun da su seviyesi yükseldi ve günümüzdeki biçimini aldı.

 

İstanbul Boğazının Fiziki Özellikleri

  • İstanbul Boğazı Trakya-Karadeniz yüksek sathında bulunur.

  • Muhtemelen Trakya Formasyonunun çökelmesi sırasında bugün İstanbul ilinin arazisini oluşturan alan doğu-batı yönde (Karbonifer ’de bu muhtemelen yaklaşık kuzey güneydi) sıkışarak Boğaz’ın doğu yakasında egemen olarak batıya, batı yakasında da egemen olarak doğuya eğimli bir kıvrımlı bindirmeli yapı oluşturmuştur.

 

İstanbul Boğazının Nüfus Özellikleri

 

İstanbul Kıyıları üzerine ilk yerleşim Bizans Döneminde MÖ. 685 yılında tarihi yarımada olarak da bilinen bölgeye gelmeleriyle kurulmuştur.  Sonrasında "Dorlar" bugün Kadıköy olarak bilen Kalkedon’a yerleşmiştir. Kadıköy’ün kuzeyinde bulunan Üsküdar’da boğazın en eski yerleşimlerinden biridir. Bizans Döneminde İstanbul’un Boğaz çevresinin nüfusunu arttıran en büyük nedenlerinden biri yarımada da büyüyüp gelişen Konstantinopolis şehiridir. Bu şehir Haliç kıyılarına dek uzanır. Konstantinopolis'in büyüyüp gelişmesi bu şehire olan yabancı akınları arttırır. Haçlı seferlerinde Kudus’ü ele geçirmek isteyen Latinler İstanbul üzerinden akınlar düzenlemişler ve bu şehri 1204 yılında Ortodoksların elinden almışlardır. Sonrasında tekrardan Ortodoksların yönetimine geçmiştir. Bizans yönetiminde Boğaz kıyılarında nüfusları az yerleşkeler kurulmuştur. Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, İstinye, Tarabya Avrupa yakasında Üsküdar ve Kuzguncuk Anadolu Yakasında kurulan yerleşkelerdir. Osmanlı Döneminde ilk kurulan yerleşke Anadolu Hisarı olmuştur.   İstanbulu feth etmek isteyen Osmanlı tarihi yarımadaya ve Haliç’e girmeden önce Boğaz ve çevresinde iskân politikası gütmüş ve küçük küçük köyler kurmuştur. 16.yy’dan itibaren Boğaz kıyılarında olan köylerin sayısı artmış. Türk nüfusuna ilaveten çoğunluğu yarımadadan göç eden Rumlar ardından Ermeniler ve çoğunluğu yurtdışından getirilen Yahudiler ’de iskân etmiştir.

Boğaz.png

Bizans Döneminde Kurulan Boğaz Köyleri ve baskın etnik yapıları:

  • Beşiktaş (15.yy Rum 16.yy Türk-Rum 17.yy sonrası Türk-Rum-Ermeni-Yahudi)

  • Ortaköy (15.yy Rum. 17.yy’dan itibaren Türk-Rum-Ermeni-Yahudi)

  • Kuruçeşme (15.yy Rum. 17.yy’dan itibaren Türk-Rum-Ermeni-Yahudi)

  • İstinye (16.yy’a kadar Rum 16.yy’dan itibaren Türk, Rum)

  • Tarabya (16.yy’a kadar Rum 16.yy’dan itibaren Türk, Rum)

  • Üsküdar (15.yy a kadar Rum 16.’dan itibaren Türk, Rum 17.yy’dan itibaren Türk, Rum, Yahudi, Ermeni)

  • Kuzguncuk (17.yy’a kadar Rum 17.yy’dan itibaren Rum, Yahudi 19.yy’dan itibaren Rum, Yahudi, Ermeni ve Türk).

Osmanlı Döneminde Avrupa Yakasındaki Boğaz Köyleri ve Baskın Etnik Grubu ve Grupları:

15.yy’da kurulan yerleşimler: Tophane (Türk), Salıpazarı (Türk), Fındıklı (Türk), Rumelihisarı (Türk), Baltalimanı (Türk).

16.yy’da kurulan yerleşimler: Kabataş (Türk), Dolmabahçe (Türk), Arnavutköy (Rum, 18.yy Rum, Yahudi), İstinye (Türk, Rum), Büyükdere (Türk-Rum), Sarıyer (Türk-Rum), Rumelikavağı (Türk).

17.yy’da kurulan yerleşimler:  Çırağan (Türk), Emirgan (Türk).

18.yy’da kurulan yerleşimler: Kalender (Türk).

Osmanlı Döneminde Anadolu Yakasındaki Boğaz Köyleri ve Baskın Etnik Grupları:

15.yy’da kurulan yerleşmeler: Beykoz (18.yy’a kadar Türk, 18.yy’dan itibaren Türk, Rum ),Anadolu Hisarı (Türk), Küçüksu (Türk).

16.yy’da kurulan yerleşmeler: Çubuklu (Türk), Kandilli (Türk), Kuleli (Türk), Çengelköy (16.yy ‘da Rum 17.yy ‘da Rum, Yahudi 18.yy’da Rum, Türk).

17.yy’dan itibaren kurulan yerleşmeler: Vaniköy (Türk).

18.yy’dan itibaren kurulan yerleşmeler: Paşalimanı (Türk), Paşabahçe (Türk).

 

Cumhuriyet Dönemi Boğazlar Çevresinin Nüfus Hareketleri

 

Cumhuriyet kurulduktan sonra hem İstanbul İl geneli hem de İstanbul Boğazı ve çevresi için kayda değer bir nüfus gelişimi yoktur. Boğaz ve çevresinin asıl nüfus artışı 1950’ler den sonra olmuştur. İstanbul'da 1956 ile 1959 yılları arasında başlayan imar hareketleri ile tarihi yarımada ve genel olarak kent bütününde başlatılan yol açma uygulamaları sırasında Boğaziçi alanının konut yerleşimine açılmasına neden olmuş ve kent kuzeyde Boğaziçi sırtlarına doğru yayılmaya başlamıştır. Kozmopolit nüfus yapısını kaybetmiş olan Boğaziçi'nde, özellikle 1950'lerden sonra artan iç göç kırsal kültürün Anadolulu temsilcilerini Boğaziçi'ne taşımıştır. 1950 ile 1960 yılları arasında İstanbul'un kentsel yapılanmasında rol oynayan başlıca faktör halka sunulan modern kent imgesindeki yüksek apartmanlar, geniş yollar ve arabalardır. Açılan yollar ve yükselen apartmanlarla tanımlanmaya ve inşa edilmeye başlanan bu imge toprak vurgunculuğu da teşvik etmiş, köyden kente yaşanan hızlı göç gecekondu olgusunu doğurmuştur.

3.jpg

Sahil yolunun açılmasıyla Tarabya;1960

(Fotoğraf, www.eskiistanbul.net alınmıştır)

4.jpg

1960’lar da Rumeli Hisarı Sahil Yolu

(Fotoğraf, www.eskiistanbul.net alınmıştır)

İstanbul her zaman Türkiye’nin açık ara en kalabalık şehrimi olmuştur? Yanılıyorsunuz. 1927 nüfus sayımlarına göre İstanbul ‘da toplam 806.863 kişi yaşamaktadır ve Türkiye’nin en kalabalık ilidir velakin İstanbulu takip eden diğer illerin İzmir’in nüfusu 500.000’i aşmaktadır. Diğer illerle olan nüfus farkları fazla değildir ayrıca cumhuriyet döneminde İstanbul’un nüfus artışı Türkiye’nin nüfus artışına oranla daha düşük seviyededir. Türkiye’nin nüfusu %1,5, İstanbul’un nüfusu ise %1,4 artmıştır. Bundan hareketle denilebilir ki Cumhuriyet kurulduktan sonra hem İstanbul İl geneli hem de İstanbul Boğazı ve çevresi için kayda değer bir nüfus gelişimi yoktur. Boğaz ve çevresinin asıl nüfus artışı 1950’ler den sonra olmuştur. İstanbul'da 1956 ile 1959 yılları arasında başlayan imar hareketleri ile tarihi yarımada ve genel olarak kent bütününde başlatılan yol açma uygulamaları sırasında Boğaziçi alanının konut yerleşimine açılmasına neden olmuş ve kent kuzeyde Boğaziçi sırtlarına doğru yayılmaya başlamıştır. Kozmopolit nüfus yapısını kaybetmiş olan Boğaziçi'nde, özellikle 1950'lerden sonra artan iç göç kırsal kültürün Anadolulu temsilcilerini Boğaziçi'ne taşımıştır. 1950 ile 1960 yılları arasında İstanbul'un kentsel yapılanmasında rol oynayan başlıca faktör halka sunulan modern kent imgesindeki yüksek apartmanlar, geniş yollar ve arabalardır. Açılan yollar ve yükselen apartmanlarla tanımlanmaya ve inşa edilmeye başlanan bu imge toprak vurgunculuğu da teşvik etmiş, köyden kente yaşanan hızlı göç gecekondu olgusunu doğurmuştur. 1945 yılında İstanbul nüfusu; 1.078.399 kişiyle ilk kez bir milyonun üzerine çıkmıştır. 1970’te İstanbul nüfusu üç milyon sınırını aşarak 3.019.032 kişiye ulaşmıştır 1985’te Türkiye’de nüfusun artış hızı ‰24,88 iken; 1990’da ‰21,71’e düşmüştür. İstanbul’un nüfus artış hızı ise, 1985’te ‰41,66 iken, 1990’da ‰44,78’e yükselmiştir.

Boğaz İlçelerinin Nüfus Artış Tablosu

Türkiye genelinde nüfus artış hızında belirgin bir düşüş gözlenirken; İstanbul nüfusundaki artış hızı ise sürekli yükselmektedir. 1980 yılında İstanbul nüfusunun Türkiye nüfusuna oranı 6,2 olarak tespit edilirken; 1985 yılında 10,8’e yükselmiştir. 1980-1985 dönemi İstanbul nüfusunun Türkiye nüfusuna oranında sıra dışı bir artış gözlenmektedir. 1950’de İstanbul’un nüfusunun Marmara Bölgesi’ndeki payı %40 civarında iken; 1980-1985 arasında %50’ye, 2000’li yıllarda ise, %75 e ulaşmıştır. 1960 yılında yerleşim alanları tarihi yarımadanın dışına doğru kaymıştır. Bu yıllarda boğaz ve çevresi İstanbul’un diğer bölgelerine kıyasla daha az nüfuslanmış alanlarından biridir.

1980 yılında  Boğaz İlçelerinin nüfuslarının  İstanbul toplam nüfusuna oranı

1980 sonrası dönemde kentten kente yaşanan göçlerin baskısına paralel olarak, İstanbul’un kent makro formu doğu batı yönündeki ana ulaşım hatları üzerinde ve kuzey yönünde bulunan tarım ve orman alanlarına doğru hızla yayılmıştır. 1980 yılından sonra özellikle Sarıyer ve Gaziosmanpaşa’nın nüfusları artmıştır. İstanbul’un kuzeyinde bulunan tarım ve orman alanları yerleşime açılmıştır. 1980’lerin İstanbul açısından bir başka önemli olgusu da, kentin pek çok semtini kapsayan istimlak ve kıyı düzenlemeleridir. Boğaz içindeki semtlere kıyı düzenlemeleri ve kazıklı yollar yapılmıştır ve İstanbul Boğazı'nda yapılan ikinci köprü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü adıyla çevre yolları tamamlanmadan 1988’de hizmete açılmıştır.

5.jpg

Kazıklı Yol Çalışması Yapılmadan önce Arnavutköy

(Fotoğraf, www.eskiistanbul.net alınmıştır)

6.jpg

Kazıklı Yol Çalışması yapıldıktan sonra Arnavutköy

(Fotoğraf, www.eskiistanbul.net alınmıştır)

Türkiye’de ulaşım alanında bir dönüm noktası olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü (Boğaziçi) ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün bağlantı yollarının çevresi hızlı bir şekilde yerleşime açılmıştır. Özellikle TEM otoyolu ve E-5 kara yolunun çevresindeki alanların konutlarla dolması İstanbul’da yeni sorunlara neden olmuştur. TEM otoyoluna bağlanan yollarla beraber Beykoz ve Sarıyer’in nüfusu hızla artmıştır. Boğazın karşılıklı her iki ilçesinde iş alanlarının bulunduğu sahalar gelişmiştir. Sarıyer ilçesinde bulunan Maslak önceden sahil şeridine giden yolların bulunduğu bağlantı noktası iken şimdi İstanbul’da yüksek gökdelenlerin/plazaların bulunduğu iş alanı haline gelmiştir aynı şekilde Beykoz ilçesinde bulunan Kavacık da 1980'li yıllarda ormanlık bir arazi içinde bulunuyordu ancak Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün yapılmasıyla beraber İş alanlarının ve Üniversitelerin (Türk-Alman Üniversitesi, Medipol-Üniversitesi) bulunduğu bir mahalle oldu. Ayrıca bu alanlarda kira fiyatlarınında çok fazla arttığı söylenebilir. 2000 yılından itibaren şehrin metropoliten alanının kentsel gelişme dinamiklerine bağlı olarak 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü bağlantı yollarının bu ask üzerinden geçmesi, ayrıca yüksek taşıma kapasiteli metro, metrobüs gibi toplu taşıma araçlarının bölgedeki varlığı, aksın çekim gücünü güçlendirmektedir. Boğaz’a bakan semtlerde gelecek yıllarda’da nüfus az da olsa mutlaka artacaktır. Ayrıca İmar Barışı süreci ile birlikte Boğaz üzerindeki kaçak evler de tespit edilmiştir. Özellikle Sarıyer ilçesinin Maden-Yeni Mahalle-Büyükdere-Çayırbaşı-Yeniköy ve İstinye Mahallelerindeki binaların ömrünü tamamladıktan sonra kentsel dönüşüme gireceği ifade ediliyor.

Bu yazıyı kaynak göstermek için;

KAYNAKLAR

  1. Tanoğlu, A. (1969). Nüfus ve Yerleşme. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları.

  2. Bu kısım üzerinde çalışıyoruz

bottom of page