top of page

Amerikan

Şehirlerinin

Gelişimi

Yazar: Yusuf Mert ÜSTÜN

Editör: Muhammet ALAN

Yayımlanma Tarihi: 06.04.2019

KURULUŞ

ABD şehirlerinin tarihi, eski dünyadakiler kadar köklü olmamasına rağmen Dünya’da epeyce önemli yerlere sahip olabilmişlerdir. İncelememizde daha çok Amerikan doğu kıyısı üzerindeki şehirler üstünde durulacaktır. Bunun başlıca sebebi bu bölgenin ABD şehirlerinin en eskilerine ev sahipliği yapıyor olmasından kaynaklıdır. Ancak bu konuya başlamadan, daha önceleri "Cahokia" gibi - Mississippi kenarında bugünkü St. Louis kentine yakın bir yerde konumlanmış - önemli bir şehri es geçmemek gerekir. Cahokia, Kolomb öncesi bir şehir olmasının yanında bağımsız olarak ortaya çıkmasından kaynaklı olarak da bir öneme sahiptir. Şehir  zaman içerisinde büyüyerek 10.000 – 20.000 kişi arası nüfusa ev sahipliği yaptı. M.S. 1250 yılı civarından önemini kaybederek düşüşe geçti. Eskiden onun olduğu yerdeki höyük, günümüzde sit alanıdır.

Günümüz modern şehir ve kolonilerin kuruluşu ise yakın sayılabilecek tarihlerde olmuştur, Kuzey Amerika, Güneye nazaran epeyce geç kolinize edilmiştir. Kuzey Amerika bu yıllarda, Avrupa devletlerinin güney kadar etkili bir yayılma göstermemesiyle pek çok açıdan Karayip Adalarının gölgesinde kaldı. Ayrıca plantasyonlarda çalıştırılabilecek yerli nüfusun az olduğu bu bölge, şehirleşme konusunda Güney ve Orta Amerika’dan çok daha farklı bir yol izledi.

Kuzey Amerika’da 1580’lerde başarısızlıkla sonuçlanan denemelerin ardından; bugünkü Chesapeake Körfezinde, kaptan Christopher Newport’un üç gemisiyle gelen yerleşimciler, Jamestown’u kurarak İngiliz kolonizasyonunu 1607’de başlattı. Yakın tarihlerde Hollanda’nın da bölgede yayılma isteği vardı ve bu onları günümüz New York’un da, Hudson nehrinin ağzında New Amsterdam’ı kurmaya itti. Ancak 1672-1674 İngiliz-Hollanda savaşları bu bölgenin İngilizlerin eline geçmesine neden oldu. 1700’lere gelirken kıyı, İngiliz yerleşimleriyle kaplanmıştı. Bu tarihten sonra bazen yavaşlasa ve durma noktasına gelse de hızlı bir şekilde hudut bölgesi (frontier) batıya doğru hareket etti.

Şehirlerin kuruluş yerlerinin seçiminde, genel olarak kıyılarda gemiler için uygun doğal limanlar olan körfezler tercih ediliyordu.  İlk kurulan şehirlerin tamamına yakını sahilde veya sahile yakındı çünkü yaşamaları için Avrupa’yla iletişimi kolayca kurabilecek, yerleşilebilir ve ticaret yapılabilir bir yerde kurulu olmaları gerekiyordu. Bağımsızlık öncesi bu devirde en önemli şehirlerden olan Boston ve New York bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bu şehirlerde Liman ve kale önemli unsurlardandı. Ayrıca doğu kıyısının iklimi Avrupa’dan çok farklı değildi, ılıman bir iklime sahip olan kıyılar ve kıyı ovaları kolayca yerleşilebilir durumdaydı, Apalaşlar’dan gelen kısa ancak yüksek debili nehirler boyunca çiftlikler kuruluyordu.

Kuruluş ve gelişim aşamaları boyunca ufak yerleşimler büyük oranda kendi-kendine yetebilen bir yapıda değildi, pek çok konuda anavatanına bağlı olan koloniler. Göç aldıkça ve teşkilatlandıkça güçlenmeye başladı. Göçler, daha çok Britanya’dan İngilizler, İskoç-İrlandalılar ile Rhur bölgesinden Almanlar’dan gelmekteydi. Bu dönem için on üç koloni ifadesi kullanılır. Bu on üç koloni kendi içinde yapısal olarak üçe ayrılır. Kuzeyden-Güneye New England, orta eyaletler ve Güney eyaletleri. Kuzey eyaletleri tarımla uğraşmakla beraber ticaret ile ilgiliydiler. Güney eyaletlerinde ise tarım, ekonomiyi domine ediyordu ki bu durum şehirleşmede önemli bir noktadır. Güney şehirleşme konusunda geri kaldığı gibi, ileride sanayi devrimi ABD’de başladığında da kuzeye göre geç sanayileşti. Ayrıca ucuz emek gücünün köleler vasıtasıyla toplanmasının getirdiği kârlılıkla, tarımdan sanayiye geçilemedi. Bu durum uzun yıllar kendini korudu 1860'lardaki iç savaşta dahi etkisini güneyin aleyhinde gösterdi.

Bağımsızlık ve Şehirler

1783’te Büyük Britanya’nın ABD’nin bağımsızlığını tanıması ile İmparatorluğun ticari alanda koyduğu kota ve vergiler kalkmıştı. Ayrıca artık eyaletler hızlı bir şekilde batıya doğru genişleyebilirdi – Büyük Britanya bunu bazen engelleyebiliyordu – bu durum şehir coğrafyasını da şüphesiz ki değiştirdi. Ancak şehirlerin büyük çoğunluğu sahillerde kalmaya devam etti. ABD, bağımsızlığın ilk yıllarında çoğu sahilde olmak üzere en büyük 24 şehrin tamamına yakını orta ve kuzey eyaletlerindeydi. Büyük şehirlerden Charleston güneydeki en büyük şehirdi. 

 

Amerikan şehirleri doğudan batıya doğru yayılmışlardır. Kuzeydoğu kıyısından iç kesimlere doğru yayılan şehirler, Fransa’dan Louisiana’nın alınmasıyla birlikte Mississippi’nin batısına geçebilmeye başladı. Ardından Meksika’dan ele geçirilen Kaliforniya, “altına hücum” ile hızlıca şehirleşmiştir. Bugün en büyük 2. Amerikan şehri (Los Angeles) Kaliforniya’dadır.

1790'daki_24_şehirsel_alan_abd_4.jpg

ABD'nin En Büyük Şehirlerinin Eyaletlere Dağılışı

ABD'nin En Büyük 5 Şehrinin Dağılışı

Amerikan şehirleri sanayi devrimi ile hızlıca büyümeye başladı. New York 1880’de 1 milyon nüfusu aşan ilk ABD, 1950'de 10 milyon nüfusu aşan ilk Dünya şehri oldu. Chicago ise onu yakından izledi uzun müddet en büyük ikinci şehir unvanını elinde tuttu. New York’tan en büyük farkı sanayi şehri olmasıydı, Chicago sanayi ile doğru orantılı olarak hızlıca büyüdü 1850’de 30.000 olan nüfusunu sadece 30 yılda 500.000’ne çıkarttı. Bu sanayileşme yanında yüksek binalar ve arabalar için geniş yolları getirdi, şehirlerin çehresi hızlıca değişti ve Amerikanlaştı.

 

Amerika Birleşik Devletleri nüfusu 2000'den 2010'a geçen on yıllık süreçte yaklaşık %10 artarak 310 milyona ulaşmıştı. Bu artış içinde bulunduğumuz on yıllardan 2050'ye kadar geçen sürede devam ederek, nüfusun 440 milyona ulaşması beklenmektedir. Ancak doğal bir şekilde bu nüfus artışı ABD içinde eşit bir biçimde dağılmamaktadır. Genel artış trendinin aksine kimi noktalarda şehirlerin nüfusları azalmaktadır. Bu yerleşim birimlerini kimi alt başlıklarla incelenebilir.

ABD'de bir metropolitan alanın şehirsel çekirdeğinde yer alan; diğerlerinden daha çok nüfusa sahip ve yerel hükumetin merkezi olan kısma, merkez şehir denir. San Francisco, Los Angeles ve Chicago böyle şehirlerdir. Bu merkez şehirleri çevreleyen; kasabalar, banliyöler ve kimi kırsal alanlar ise metropolitan alanlara dahildir. Metropolitan Alanlar ve Merkez Şehirlerde günümüz nüfus değişiminde genel eğilim artış yönündedir. 2000 - 2010 yılları arasında ABD'nin en büyük 15 metropolünden yanlızca Detroit'in nüfusu azalmıştır. Ancak tüm metropol alanlar incelendiğinde en büyük oransal nüfus düşüşü %-11.3'lük bir azalışla New Orleans'da yaşanmıştır. En büyük oransal büyüme ise Palm Coast, Florida'da, %92'lik bir artışla yaşanmıştır. 

 

ABD'nin kuzeydoğusundaki, -Detroit'inde içinde bulunuğu- Rust Belt olarak bilinen sanayi kuşağı, 20. yüzyıldan sonra endüstriyel tesislerini kaybetmeye başladı. Sanayisizleşme bölgeye beraberinde nüfus azalması ve ekonomik küçülme getirmektedir.  New Orleans'da ise Katrina Kasırgası'nın devam eden etkileri görülmektedir. 

Amerikan Şehri

Genelde birbirini dik kesen caddeler ve paralel yollarla örülmüş planlı şehirler olarak, Amerikan şehirleri diğer Dünya şehirlerinden bir nebze farklılaşır. İlk Amerikan şehirleri mimari ve kültürel manada Avrupa’dan kopmuş ve ondan yıllarca etkilenmiş şehirlerdir. Ancak kültür dolayısıyla mimari ve şehir planlaması değişmiş, zaman geçtikçe Avrupa ve Dünya’nın geri kalanındaki şehirleri etkilemeye başlamış ve onları belli ölçüde Amerikanlaştırmıştır. Motorlu araç ulaşımını teşvik eden geniş ve birbirini dik açılarla kesen yollar, yüksek yapılar tüm büyük şehirlere yayılmıştır. Ayrıca Amerikan şehirleri etrafında hızlıca yayılan banliyöler, Avrupa şehirlerinde de görülmeye başlanmıştır. Bu banliyöler daha çok şehrin kalabalığından uzaklaşmak isteyen ortaüst – üst gelirli sınıfa ait evlerden oluşur, bu evler bahçeli ve müstakildir. Ara yollar geniş ve otoyollar vasıtasıyla şehir merkezine doğrudan ulaşım imkânına sahiptir. Ancak son yıllarda “gentrification” ile şehir merkezindeki yoksul mahaller (inner-city) tekrar maddi değer kazanmaya başlamıştır. Bu durumun başlıca sebebi ağır sanayi etkisinin şehirlerden çekilmesi ve şehir merkezlerinde bilişim-ticaret faaliyetlerinin artmasıdır.

Megalopolis

Megalopolis pek çok metropolün birleşmesiyle meydana gelen bir yapıdır. Tam Türkçe karşılığı “Çok Büyük Şehirdir”. Eski Yunandan beri kullanılmakta olan kelime günümüz anlamına, Jean Gottman’nın çalışmaları katkıda bulunmuştur. Megalopolislerin içerisinde birden fazla merkez vardır, bu merkezler arası ulaşım imkanları gelişmiştir. Şehirler birbirine yakındır, nüfus yoğunluğu yüksektir ancak yerleşimlerin aralarında çeşitli faaliyetler için boş bırakılan alanlar vardır. Otoyollar ve tren yolları oldukça sık bir şekilde dağılmış ve metrapolleri sıkıca birbirine bağlamıştır.

“Amerika Birleşik Devletlerinin ana caddesi” olarak bilinen Kuzey Amerika Magalopolisi, ABD’nin en köklü şehirlerinin yer aldığı yaklaşık 60 milyonluk nüfusa sahip olan "Boswash", Dünya’nın ilk Megalopolisidir (Metropoller topluluğu). İçinde yer alan New York, Boston, Washington, Philadelphia ve Baltimore gibi büyük şehirler ABD’nin en önemli şehirlerindendir. Bu bölge için ABD’nin kalbi demek yanlış olmayacaktır. Tarih boyunca sahip olduğu önemi kaybetmemiştir. Finans ve ticaretin yoğunluğu, hem çeşitli organizasyonlarının – örneğin Birleşmiş Milletler – hem de ABD’nin idari merkezidir. Bölge her yerden göç almıştır ve daha da almaktadır, Dünya'nın en kozmopolit yerlerindendir, farklı millet ve dinlerden pek çok insana ev sahipliği yapmaktadır.

Göçler

ABD bir göçmen ülkesidir ve bu göçmenler şehirlerin büyümesi ve şekillenmesinde önemli yere sahiptirler. Geçmişte şehirler kurulmalarıyla birlikte hızlıca göç alıyordu, genel olarak Avrupa’da zor durumda olanlar, gelenlerin çoğunluğunu oluşturuyordu. Bu noktada Kuzey Amerika’ya yapılan göçlerden bahsetmek gerekir. Avrupa’dan tüm Kuzey Amerika’ya yola çıkan göçmenlerin sayısı toplamda 45 milyon kişiyi bulmuştur. Günümüzde ABD’ye Avrupa’dan yapılan göçler epeyce azalmış olsa da Amerikan vatandaşlarının büyük bir kısmı bu göçmenin soyundan gelmektedir. Göçmenlerin anavatanı ilk olarak Britanya ve Almanya’dır; İrlandalı, İngiliz ve Almanlar 1850’de nüfusun %80’nini oluşturuyordu. Sonradan Fransa ve İskandinavya’dan gelen göçmenler eklenmiştir. Son aşamada (1900-1923) ise Doğu ve Güney Avrupalılar göçe katılmıştır. Ancak göçler yalnızca Avrupa’dan gelmedi. Yeni dünya kolonilerinde iş gücü her zaman önemli bir mesele olmuştur. Bu bağlamda Afrika kıtasından iş gücünü sağlamak için köle ticareti başlamıştır. Bu insanlar daha çok güney bölgelere yerleştirilmiştir, burada pamuk plantasyonlarında çalıştırılmışlardır. ABD’ye 500.000 civarında köle getirilmiştir. 1860’da 4 milyona yakın siyahi yaşamaktaydı. Günümüzde ise yaklaşık 35 milyon siyahi ABD’de yaşamaktadır. Asya’dan gelen göçler ise çok daha geç yaşanmıştır; Hindistan, Çin, Filipinler ile Vietnam göçlerin odağını oluşturmaktadır. Günümüzde ise göçmenlerin çoğu Güney Amerika’dan gelmektedir.

Bu yazıyı kaynak göstermek için;

 

KAYNAKLAR

  1. Aliağaoğlu, A. & Uğur, A. (2016). Şehir Coğrafyası. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

  2. Tümertekin, E. & Özgüç, N. (2016). Beşeri Coğrafya. İstanbul: Aktif Yayınları.

  3. Yin, J. (2012). Urban Planning For Dummies. Mississauga: John Wiley & Sons Canada.

  4. Atasoy, E,. (2003). Kıtalar ve Ülkeler Coğrafyası. Bursa: Ezgi Kitabevi.

  5. Nevins, A. & Commager, H. S. (2016). ABD Tarihi. (Çev: H. İnalcık). Ankara: Doğu-Batı Yayınları.

  6. Özey, R., (2015). Amerika Coğrafyası. İstanbul: Aktif Yayınları.

  7. Roberts, J.M., (2016). Avrupa Tarihi. (Çev: F. Aytuna). İstanbul: İnkılap Yayınları.

  8. unesco.org, (2018). 20 Aralık 2018 tarihinde http://www.unesco.org, adresinden edinilmiştir.

  9. census.gov, (2018). 22 Aralık 2018 tarihinde www.census.gov, adresinden edinilmiştir.

  10. investopedia.com, (2019). 10 Nisan 2019 tarihinde https://www.investopedia.com/terms/r/rust-belt.asp, adresinden edinilmiştir.

bottom of page