
EN SICAK YIL: 2024
Yazar: Yusuf Mert ÜSTÜN
Yayımlanma Tarihi: 20.02.2025
Anahtar Kelimeler
# +1,5°C
# En Sıcak Yıl
# Küresel İklim Değişikliği
# Sera Gazı Etkisi
+1,5°C
Web sitemizde tıklanma veya maddi bir kaygıyla sansasyonel başlıklar kullanmıyoruz; ancak, 2024 yılı ölçülmüş en sıcak yıl olarak tarihe geçti⬈. bu yüzden bu başlığı tercih ettik. Küresel iklim değişikliğinin bir nişanesi olarak, ortalama dünya sıcaklığı yaklaşık 1,5°C artmış durumda. +1,5°C, pek çok insan için gülünç ve komik sayılabilecek bir şey olsa da, burada bir gün içerisinde yaşanan birkaç derecelik bir değişimden değil, büyük ve geniş dünyamızın her yeri hesaba katılarak görülen toplamda +1,5°C bir artıştan bahsediyoruz. Bu durum öyle küçümsenecek bir şey değil; öyle ki, dünyanın ortalama sıcaklığının +1,5°C artmasıyla beraber mercan resifleri ağır hasarlar görebilir⬈. Trendin devam etmesiyle de büyük bir kısmı tamamen yok olabilir. Böylece, biyoçeşitlilikde büyük bir azalma görülebilir. Aynı şekilde, orman yangınlarının sayısında görülecek artış pek çok doğal varlığımıza zarar verebilir. Bunu, geçtiğimiz dönemde yaşanan Los Angeles yangınları⬈, Avustralya’daki büyük yangınlar⬈, hatta Sibirya’daki yangınlar⬈ ile yurdumuzdaki, özellikle Akdeniz ve Ege sahillerindeki yangınları⬈ ekleyebiliriz. Küresel iklim sıcaklığında görülecek +1,5°C'lik artış bile, dünyada yangın sayısının artmasında tetikleyici olabilir. Kuraklık ve tarımda da büyük düşüşler görülebilir; su sıkıntısı yaşanan yerlerden büyük göçler çıkıp, iklim mültecileri⬈ daha sulak alanlara göç edebilir. Bunun yanında, pek çok jeopolitik sorunu getirip politik dengeleri alt üst edebilir.
+1,5°C gibi bir ortalama sıcaklık değişimi kimileri tarafından ekolojik dengeye zarar vermeyecek "ufak" bir değişim olarak adlandırılabilir. Ancak yapılan araştırmalar⬈ tehlikeli sonuçlara neden olabileceğini salık veriyor. Açık konuşmak gerekirse, ortalama sıcaklıklardaki "ufak değişimler" oldukça hızlı yaşanıyor. Bu durum yeni şartlara uyum sağlamak için doğal unsurlara ve biz insanlara tanınan zamanı daraltıyor.
Ayrıca, Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen “bir buçuk dereceyi aşmama” hedefi⬈ de tehlikeye girmiş gibi gözüküyor; ancak bilindiği üzere, iklim daha uzun vadeli bir sürecin ortalaması olduğundan bu hedefin tutturulamadığını söylemek için henüz erken. İlerleyen yıllarda +1,5°C ortalamasını sürekli bir biçimde geçecek olursak, hedefte başarısız olduğumuzu söyleyebiliriz. Şahsi olarak, kaza kaçınılmaz olsa da frene basıp yavaşlamaya çalışmanın faydalı olduğunu; hedefimiz olan +1,5°C tutturamazsak bile, ona yaklaşmaya çalışmanın en mantıklısı olduğunu düşünüyorum.
Küresel İklim Değişikliği
İklim değişikliğinin neden ortaya çıktığı ve neden bu kadar sorun olarak görüldüğüne bakalım. Örneğin, bazı bölgelerde görülebilecek yağış konusundaki azalmaları⬈ ele alalım. Yağışların azalmasına bağlı olarak yeraltı suyu kullanımı arttığında, yeraltı su seviyesi giderek azaldığında dengeler bozulacaktır. Dolayısıyla, deniz kıyısına yakın yerlerde, kuyu suları tuzlanabilir; nehirler daha fazla su sızdıracağından akarsu seviyeleri düşebilir ve susuzluk daha da artabilir. Bu tarz sonuçların daha önce dünyada görülmediğini, sanki ilk defa yaşanıyormuş gibi bunların konuşulduğunu, hatta bunların doğru olmadığını söyleyenleri duyabilirsiniz. Teknik olarak bu sözler kısmen doğrudur. Dünyada daha önce de iklim değişiklikleri⬈ yaşanmıştır. Düşünülenin aksine, iklim değişikliği yalnızca insan etkisiyle ortaya çıkmaz; doğal yollarla da iklim değişebilir. Örneğin, dünyadaki süper volkanların patlaması sonucunda ortaya çıkabilecek kül yığınları, atmosferde güneş ışığını keserek küresel bir soğumaya neden olabilir. Aynı zamanda, dünyanın ısınma kaynağı olan güneşteki lekeler de, görülen değişimler sayesinde, dünyaya gelecek güneş enerjisi miktarında değişiklikler oluşturarak iklimde farklılaşmalara yol açabilir. Dünyanın eksen eğikliğinde, yörüngesinde veya eksendeki yalpalamadaki hareketlilikler de belirli bir döngüde iklimin değişmesine neden olur. Ayrıca, levha tektoniğinin de kıtaların konumlarına bağlı olarak iklim üzerinde değişikliklere neden olabildiği düşünülmektedir; yani, kıtaların yer değiştirmesi sonucunda buzulların oluşumundaki değişiklikler görülebilir. Bu konuda kısa bir özet için "Antropojenik iklim değişikliğine bağlı deniz seviyesi değişiminin Sinop Yarımadası’na olası etkileri" isimli çalışmama bakabilirsiniz.
Sonuçta Dünya'nın daha önce insan etkisi olmadan pek çok kez buzul çağına girdiğini biliyoruz. Bu durum, iklimin insandan bağımsız olarak zaten ısınıp soğuduğunu ve belirli döngülerle farklılaştığını kanıtlıyor. Ancak, günümüzdeki küresel iklim değişikliği için bu doğal yollardan ziyade insan etkisi ön plana çıkmaktadır. Nitekim, Sanayi Devrimi’nden beri yaşanan sera gazı emisyonları, atmosferdeki sera gazı etkisini giderek artırarak dünyayı ısıtmaktadır. Bu durum, Antroposen çağı olarak da adlandırılan günümüz devrinde, ekolojik sistemlerin kaldırabileceğinden daha hızlı bir değişimin yaşanma ihtimalini arttırarak, bildiğimiz dünyada büyük değişiklikler meydana getirip pek çok sorun ve kaosa neden olma ihtimalini taşıyor. O yüzden, “Dünya'nın en sıcak yılı” gibi sansasyonel bir başlık, yaşanabilecek sorunlar göz önüne alındığında pek de sansasyonel sayılmaz. Asıl vurucu olan ve sansasyonel sayılması gereken şey, küresel iklimde yaşanan değişimlerdir.
Sera Etkisi Nedir?
Bu başlığı alt başlık olarak açmak istedim çünkü pek çok yerde kullanılan oldukça yaygın bir terimdir. Tarım için kullanılan seralarda, şeffaf şekilde inşa edilen "duvarlar" güneş ışığını içeri alır; ancak, yerden yansıtırken bir ölçüde içeride tutar ve sıcaklığı arttırır. Seralar, böylece çevrelerine göre daha sıcak bir ortam oluşturarak, bitkilerin – başka ifadelerle tarım ürünlerinin – yetişmesine olanak tanır. Sera etkisini dünyamızda oluşturan ise atmosferdeki bir takım gazlardır. "Sera gazları" olarak adlandırılan belli başlı gazlardan bazıları; karbondioksit, metan, azot proksit ve florlu gazlardır. Sera gazı, esasında gezegenimizdeki yaşamı destekleyen en önemli unsurlardan biridir çünkü gezegenimizin canlılara uygun bir sıcaklığa sahip olmasını sağlar; dünyayı bir battaniye gibi sararak ısıtır ve yaşamı korur. Sera etkisi olmasaydı, artı 15 derece olan dünyanın ortalama sıcaklığının -18 derece olacağı hesaplanmıştır. Ayrıca, sera gazı olmasaydı, geceler şimdikinden çok çok daha sıcak olacaktı. Ancak beşeri faaliyetler, bu etkiyi daha da artırarak var olan ekolojik düzeni tehdit ediyor.
NOT: İlginizi çekebilir, "Mars'ın Dünya'nın derin okyanus akıntıları üzerinde derin bir etkisi olabilir"⬈.
NOT: İklim değişikliği beraberinde sert yağışları da getirebilir Amerikan Doğa Koruma Ajansı⬈ bu konuda şunları söylemiştir: "İklim değişikliği, yağışın şiddeti ve sıklığı üzerinde etkili olabilir. Daha sıcak okyanuslar, havaya daha fazla su buharının karışmasını sağlar. Daha fazla nem içeren hava karaya doğru hareket ettiğinde veya bir fırtına sisteminde birleştiğinde, örneğin daha yoğun yağmur ve kar fırtınaları gibi, daha şiddetli yağışlar meydana gelebilir. Yoğun yağışın potansiyel etkileri arasında ürün hasarı, toprak erozyonu ve yoğun yağmurlar nedeniyle artan sel riski yer alır; bu durum, yaralanmalara, boğulmalara, küflerden kaynaklanan solunum sağlığı etkilerine ve sel ile ilişkili diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, yağış sonucu oluşan akış, karasal alanlarda biriken kirleticilerin su kütlelerine karışmasıyla su kalitesini olumsuz etkileyebilir. Yoğun yağış, mutlaka bir bölgede toplam yağış miktarının arttığı anlamına gelmez; yalnızca yağışın daha yoğun olaylar şeklinde gerçekleştiğini belirtir. Ancak, yağış şiddetindeki değişiklikler, yağış olayları arasındaki sürelerdeki farklılıklarla birleştiğinde, genel yağış miktarlarında da değişikliklere yol açabilir."